“Bizim dinsizlere karşı bir sorumluluğumuz yok!” Kuran'ın indiği dönemde Ehli Kitap'tan bir kısmının böyle düşündüğünü Al-i İmran Suresi 75. ayetten öğreniyoruz. Biz Müslümanlar, “bu söz, bundan 1400 yıl önce bazı ehli kitaba söylenmiş, bize ne?” diyemeyiz. Bize düşen hitap kime olursa olsun kendimize hisse çıkarmaktır. Maalesef ben de ülkemizdeki dindarların BİR KISMININ aynen böyle inandığı kanısındayım. Çünkü, kendilerinden görmedikleri insanlara: - İftira atarken - Onları hapislere attırmaya çalışırken - Onları kamu haklarından mahrum bırakırken - Onların mallarına çökerken Kısaca her türlü haksızlığı yaparken vicdanları sızlamıyor. Ağızlarıyla Allah'a ve ahiret gününe inandıklarını söyleseler de, ahirette hesap vermeyecekmiş gibi haksızlıklar yapıyorlar. Muhtemelen kendilerini “Allah yolunda” görüyor ve kendileri gibi inanmayan kişileri “dinsiz-donsuz” olarak kodlayıp onlara karşı hiçbir sorumlulukları olmadığına inanıyorlar. Oysa Kuran aynı ayetin devamında böyle düşünenleri uyarıyor: Onlar bile bile Allah adına yalan söylüyorlar! ________ Not: Benim “dinsiz” diye çevirdiğim ibarenin orijinali ümmi ve asli anlamı “kendine kitap verilmeyen/kitapsız” demek.
Ebu Hanife "içkiyi haram saymamak ehli sünnet vel cemaat olmanın şartlarındandır" diyen biri! Yanlış yazmadım, haram saymak değil haram saymamak! Ama günümüz ehli sünneti bunu takipçilerinden saklıyor neden? Eskiden kaynaklara ulaşım sınırlıydı saklayabiliyorlardı, alakasız Arapça metinler paylaşıp kandırıyorlardı takipçilerini. Tıpkı Yahudi din adamlarının halktan bazı şeyleri sakladığı gibi. Ama artık kaynaklar 1 tık uzağımızda ve Al tercüme sorununu aştı. Buna rağmen hala eski alışkanlıklara sürdürmeye çalışanlara şaşırıyorum. Bakın arkadaşlar Ebu Hanife'nin içkiye haram demesi imkansız! Çünkü Kufe bölgesinde bilinen rivayetlere göre 2. halife Ömer ve 4. halife Ali gibi sahabenin önde gelenlerinin içki içtiği sabit. Konuklarına içki ikram ediyorlar, içki sofraları düzenliyorlar. İçlerinde sarhoş olan olursa da o kişiyi cezalandırıyorlar! İçkiye haram diyen ehli sünnet din adamları bu rivayetleri bilmiyor mu? Diğer hadisçiler bu rivayetler için zayıf demiş ayrı konu ama Ebu Hanife ve ondan sonra gelen pek çok Hanefi alim bunları sahih kabul etmiş. Neden kendini ehl-i sünnet gören din adamları, insanlardan Ebu Hanife'nin görüşlerini saklıyor? Neyse... En iyisi bu hafta içi bir yayın açıp, Hanefi mezhebinin konuya nasıl baktığına ulaşılabilir linkleri belgeleyen arşiv niteliğinde bir canlı yayın yapayım. Bu sayede soran olursa o videoyu kaynak olarak paylaşabiliriz.
Atatürk'ün yaptığı faydalı işlerden biri de, Kuran'ı Türkçeye çevirtmesidir. Bu bağlamda Türk halkına "itikadde mezhep imamımız" diye belletilen İmam Maturidi'nin tefsirinden bir bölüm nakledeyim. Ebu Hanife, “İnsan namazda Kuran'ı Farsça okusa caizdir” demiştir. (Tevilatül Kuran, Fussilet 41:44) Evet bu Ebu Hanife'nin görüşüdür ve bilen bilir, Ebu Hanife, "kişi Arapçayı iyi bilse bile namazda Kuran'ı başka dilde okuyabilir" demiştir*. İmam Maturidi de ilgili ayeti açıklarken onun görüşüne atıf yapıyor. Peki neden bazı din adamları Türk halkından mezhep imamlarının bu görüşlerini saklıyorlar? Hatta bu görüşleri dinsizlik gibi lanse ediyorlar? ________ (*) Ebu Hanife'nin bu sözünün kaynağını merak edenler Şeybani'nin el-Asl isimli kitabından şu Arapçayı ibareyi aratarak bulabilir. وقال أبو حنيفة: إن افتتح الصلاة بالفارسية وقرأ بها وهو يحسن العربية أجزأه
Atatürk'ün içki içmesini onun dinsizliğine delil olarak sunan, özellikle de kendini "ehli sünnet" olarak tanımlayan din adamları İKİYÜZLÜ davranıyor, gerçekleri saklıyor. Neden mi? Bu din adamlarının büyük kısmı "itikadde mezhep imamımız Maturidi, amelde mezhep imamımız Ebu Hanife" der ve insanları onların yolunda gitmeye davet ederler. Ama Maturidi de, Ebu Hanife de içkiye HELAL demiştir! Evet yanlış duymadınız. Ebu Hanife başta, Hanefi mezhebinin kadim uleması üzüm ve hurma şarabı harici sarhoşluk veren içkileri helal sayar. Onlara göre haram olan sarhoş olmaktır. Tevil edilemeyecek kadar net fetvaları vardır. "Kişi 10 kadeh içse ve sarhoş olmasa, 10. kadehte sarhoş olsa; işte o 10. kadeh haramdır" demişlerdir. Bu alimler içinde sarhoşluk sınırını "kişinin erkek ile kadını ayırt edebilmesi" olarak çizenler bile vardır. O kadar ki Hanefi alimler içinde, "içkiye haram diyen kafir olmuştur" diyenler var, aşağıda paylaştım okuyabilirsiniz. Bunu diyorlar çünkü Kufe bölgesinde bilinen rivayetlere göre sahabenin önde gelenlerin Rasul'ün ölümünden sonra içki içtikleri sabit! "İçki önce haram kılındı ama sonradan helal kılındı, ben de buna şahit oldum" diye hadis var! Halife Ömer'in cezalandırdığı sarhoş itiraz etmiş mesela. "Yahu sen de içiyorsun," diye. Ömer de "seni içtiğin için değil, sarhoş olduğunu için cezalandırıyorum" demiş. Evet, Hanefi'lerin hakim olduğu Kufe bölgesinde bu rivayetler yaygın ve onlar bunlarla amel etmişler.Ama bizim din adamlarımız, üstelik çoğu kendini Hanefi olarak tanımladıkları halde mezheplerinin hükümlerini saklıyorlar, sonra da utanmadan Atatürk'ü rakı içtiği için eleştiriyorlar. Bunlar böyle utanmaz tipler. Madem öyle, dönüp kendi itikad ve mezhep imamlarına laf söyleseler ya! ___________ (*) Bence Hanefi mezhebi bu konuda hatalı. Ama konu o değil arkadaşlar. Türk halkının büyük çoğunluğu Hanefi mezhebinden değil mi? Bu mezhebin en iyi mezhep olduğunu, Ebu Hanife'nin İMAMI AZAM (en büyük imam) olduğunu bu din adamları söylemiyor mu? Neden saklıyorlar Hanefi mezhebinin bu görüşünü? Neden içki içenlere DİNSİZ gibi davranıyorlar? Açıklasalar ya insanlara Hanefi mezhebinin içki hakkındaki görüşlerini.
Atatürk'ün İslam'dan "Arap Dini" ve "Arap Peygamberi" diye bahsettiği düzenli aralıklarla gündeme getirilir. Biraz önce gördüm, bazı kişiler yine önüne ardına bakmadan bu tür şeyler yazmışlar. Altta paylaştığım videoda Cengiz Özakıncı konuyu ele almış ve bunların: - Atatürk'ün kendi görüşleri olmadığını, - İslam'ı eleştiren bazı batılı yazarların eserlerinden alıntı için aldığı notlar olduğunu - Atatürk'ün bu alıntılara katılmadığını göstermiş. Arşivlik bu video için @cengizozakinci'ya teşekkürler. piped.video/watch?v=ODdvIE4Z…
Bir zamanların meşhur savcısı Zekeriya Öz'ü hatırlayan var mı? Ergenekon sürecinde bir kesim tarafından "kahraman" ilan edilmişti. Ölüm tehditleri aldığı gerekçesiyle kendine zırhlı bir araç bile tahsis edilmişti. Astığı astık, kestiği kestikti. Ama gün oldu, devran döndü. Tam hakkında yakalama kararı çıktığı gün yurtdışına kaçmayı başardı (ya da kaçırıldı). Şu an kırmızı bültenle aransa da Almanya'da rahatça yaşıyor diye biliyorum. Muhtemelen yaptığı pis işlerin maddi karşılığını fazla fazla almıştır, geçim endişesi de yoktur. Bazıları için iyi bir kariyer planı. Kimsenin yapmak istemeyeceği pis işler için kukla olmayı kabul et. Sana verilen görevleri pervasızca yap, sana ihtiyaç kalmayınca da yurt dışına çıkıp kazandıklarınla rahatça yaşa! Tabi bunun bir de ahiret boyutu var. Böyle bir pisliği ancak ahirete iman etmeyen biri yapabilir bence. Nedense birden aklıma geldi, yazayım dedim.
Newyork'ta Müslüman biri belediye başkanı seçildi ama bizim BAZI Müslüman arkadaşlar buna hiç sevinmiyorlar. Hatta Trump'un desteklediği aday kazanmadı diye üzüldüklerine eminim ama kanıtlayamam tabi.
Replying to @cerentheacemi
Mamdani karılar evde oturup yemek yapsın falan filan diyen biri olsaydı buradaki coşkuyu görürdük. Çıt çıkmıyor muhaliflerden başka.
5
1
37
Sevgili Fehmi, Atatürk'ün "hanımefendi bu başörtüsünü çıkardığınız takdirde daha güzel olacağınızı tahmin ediyorum..." sözünü sık sık gündem ediyor. Ancak bence burada ehli sünnetin hadisleri yorumlarken yaptığına benzer hataya düşüyor. "Atatürk bunu belli bir kadına mı söyledi, bütün kadınlara mı?" "Ne fark eder" derseniz: Mesela ben hiçbir kadına başını ört ya da aç diyemem, ne haddime! Ama bir kadın gelip "ben örtünün Allah'ın buyruğu olmadığını düşünüyor ama aile baskısından örtüyorum" veya "örtünün farz olduğunu düşünüyor ama ailem örtünmemem için baskı yapıyor, ne yapayım" derse onlara özel görüş bildirebilirim. Ve tahmin edeceğiniz üzere ikisine verdiğim yanıt aynı temele dayansa da, dışarıdan sadece sonuca bakan biri 180 derece zıt 2 yanıt duyar. Benim bu kadınlara vereceğim 2 farklı yanıttan birini seçip, "Gürkan kadınların örtüsü hakkında bunu dedi" denilmesi doğru olur mu? İşte Atatürk için Fehmi'nin yaptığı bence tam olarak bu. Arka planını, öncesini, sonrasını bilmediğimiz özel bir görüşmeden bir cümle cımbızlayıp bunu genelleştiremeyiz. Daha önce ne tür bir konuşma geçti aralarında? Belki kadın başını örtmek istemediğini ama bunu zorla taktığını söyledi ya da ima etti. Bunları bilmeden yorum yapamayız ve bu konuşmanın tüm detaylarını bilmemiz de mümkün değil. Sadece Atatürk'ü değil, ve sadece başörtüsü konusunda değil. Herhangi birini bir konuda eleştireceksek, genel olarak o konu hakkında yaptığı konuşma ya da yazdığı yazılara, ya da o konuyla ilgili genel davranışlarına bakmamız lazım. ________ @fehmi_ilkay
Peygamberimizin vefatından birkaç hafta sonra, kızının kapısına dayanıp “evi yakarım” diye tehdit etmek. Buna kim cesaret edebilir? Tarihi kayıtlara göre Ömer buna cesaret etmiş. Kimi rivayetlerde de bunu Ebu Bekir’in talimatıyla yaptığı belirtilmiş. Bazıları elbette bu bilgilere inanmak istemeyecek, duyar duymaz “Şii'lerin uydurması” diyecekler. Aynı bilgilerin erken dönem sünni kaynaklarda da olduğunu gösterseniz “hani bu rivayetlerin senedi, sepeti; sahih mi bunlar” diye teknik izahlar getirmeye çalışacaklar. Öte yandan bazıları da bu rivayetleri mutlak doğru kabul edecek. Benim pozisyonumsa net: Bize gelen tarih galiplerin süzgecinden geçmiş bir anlatı. Bu, bu tür rivayetlerin doğru ya da yanlış olmasından çok daha önemli benim açımdan. Özellikle de günümüzü anlamak için.
🧵 ebû bekir, sırf ali ve ailesinden zorla biat almak için peygamber'in kızı fâtıma'nın evine saldırı düzenledi; evi yakma gerçekleşsin veya gerçekleşmemiş olsun, kapıya dayanıp evi yakmakla tehdit etmesi sabit bir mesele... [1/12]
"Bir tane düdük makarnası var. Antikemalizm pazarına tezgah açmış..." demiş malum şahıs. Bu kişilerin sadece din tüccarlığı değil antikemalizm tüccarlığı yaptıklarını da zaten biliyorduk ama bu sayede birinci ağızdan da duymuş olduk. Din de, dini kullanarak yürüttükleri mücadele de onlar için sadece kazanç kapısı. Ne de olsa alıcısı çok! Atatürk'ü sayan, seven biri olarak yazıyorum: 28 Şubat sürecinde olsak Atatürk'e düşmanlık eden tiplerin samimiyetine güvenip "ne diyor bunlar" diye dinleyebilirdim. Ama böyle bir ortamda Atatürk ve Kemalizm eleştirisi yapan bir din adamı %99,99 pastadan pay kapmaya çalışan bir din tüccarıdır. Böyle bir ortam ve din adamı sözcüklerine dikkat! Sıradan halk için bu dediklerim geçerli değil ama bunlar parayı ilah edinmiş tipler. _________ (*) Gürkan hep bu tiplere laf ediyorsun, din tüccarı var da Atatürk tüccarı yok mu diyecekler için. Var elbet ama şu an güç, imkan, para... kimin elindeyse onlara laf etme zamanı.
19
9
2
124
İslam'ın ana mesajı insanları insana kulluklan/kölelikten kurtarmak ve Allah'a kul etmektir. Bunu herkes bilir ama ehli sünnet böyle bir dinde bile köleliği kurumsallaştıracak kadar ustadır! Bu operasyon kolay yapılmadı elbet, itiraz edenler çıktı. Evet H 2. yyda bile "esirleri köleleştirdiği için Darul islam Darul şirk olmuştur" yani "islam toplumu Allah'a eş koşmaktadır" diyenler var! Boş beleş insan değil bunlar, tefsir bile yazmış adamlar. Ama maalesef bu kişilerin tüm eserleri yok edilmiş, tarihten silinmişler. Bu nedenle görüşlerini tam olarak nasıl temellendirdiklerini öğrenme şansımız yok. Ama bu operasyonun kanla yapıldığını biliyoruz. Nitekim Abbasi döneminde "Muhammed Nebi'nin mesajını tahrif ettiniz, onun kaldırmaya çalıştığı köleliği tekrar hortlattınız" diyerek başlatılan ayaklanma, belki de tarihteki en büyük köle isyanıydı. 14 yıl sürdü. Klasik kaynaklar 200-500 bin arasında insanın öldüğünden bahsediyor bu sırada. Abbasiler çok şey öğrendi bu ayaklanmadan. Kölelere çeşitli haklar verdiler, onları ayaklandırmadan nasıl köle tutabileceklerini çözdüler. "Dinimiz kölelere çok hak vermiştir" derler ama, bu hakların hangi gerekçeyle verildiğinden bahsetmezler. Sadece fıkha değil, Kuran'ın nasıl yorumlanacağına da müdahale ettiler. Çarpıcı bir örnek olarak ilk tefsirlerde "bu ayette hür kadınlardan bahsediliyor" denilen ayetin anlamını, zaman içinde "burada savaş esiri kadınlardan bahsediliyor" diye değiştirdiler mesela. Bununla tarihte Allah'a atılan en büyük iftiralardan birini attılar. (Haşa) Allah savaş esiri kadınlara tecavüzü serbest bıraktı dediler. Kısaca arkadaşlar: Şayet ehli sünnet değil, "esirleri köleleştirdiği için Darul islam Darul şirk olmuştur" diyen Basra Mutezilesine ait damar hakim olsa bugün bambaşka bir dine inanıyor olacaktık. Bu nedenle kimse tarihten gelen bilgileri "mutlak doğru bu" diye sunmasın! Tarih bize haklı olanın değil, kazananın anlayışını getirir.
"İnanan bir insan bunları nasıl yapabilir" diye soranlardan mısınız? Din: Güç peşinde koşan ikiyüzlü, çıkarcı, kötü insanlar için muhteşem bir araçtır. Zaten Kuran da bunun farkındadır ve insanları münafıklara karşı uyarır, onlardan uzun uzun bahseder ve onların cehennemin en alt tabakasında olduğunu bildirir. Sadece Kuran'da değil, İncil'de de dini istismar eden münafık din adamları hedeftedir. İsa'nın temel mücadelesi münafık din adamları ve onların ayakta tuttuğu kurumsal din anlayışı iledir. Bu konuyu sadece Kutsal metinler değil; edebi eserler, tiyatrolar, filmler de ele almıştır. (Mollier'in Tartüf'ü mesela, tam bir münafık din adamı eleştirisidir. Tolstoy'un Kiliseye getirdiği eleştiriler malum.) Bu da çok normal çünkü dini istismar eden münafık tiplerin varlığı, hayatta var olan büyük bir sorundur Ancak hakim gelenek (malum nedenlerle) MÜNAFIK kavramını görünmez kıldığı ve ustaca tahrif ettiği için, Kuran'ın en çok üzerinde durduğu bu tehlike Müslümanların pek gündeminde değil. Ama günümüzde belki de en çok bu kavram gündemimizde olmalı.
8
10
66
Edip'in temsil ettiği: Anlamak için merkeze aklı alan ve geçmiş yorumları sorgulayan bir Kuran anlayışı. Eski ve yeni Dücane'nin temsil ettiği: "Atalarımız nasıl anlamışsa Kuran'da yazan odur," anlayışı. Hangi anlayış* doğru? Tam bu noktada "sana ne Gürkan ve bize ne? Kim nasıl anlarsa anlasın!" diyenler çıkacaktır muhtemelen. Bu sözde haklılık payı var, elbette kimsenin neyini nasıl anlayacağına karışamayız. Ama bu duyarsız kalmamız gerektiği anlamına gelmemeli. Çünkü sayfalarda yazılı kalmıyor ki bu inanç dediğin şey! İnanın, inanmayın fark etmez! İnsanların Kuran'ı nasıl anladığı hepimizin hayatını derinden etkiliyor. Bu nedenle bence bu tartışmaları önemsiz saymamalıyız. Bu nedenle Edip'in itirazını paylaşayım istedim. ______ (*) Lütfen klasik orta yolcu itirazı yapıp, "burada bir ikilem yok, kısmen ikisi de haklı" demeyin. Burada gerçekten iki zıt pozisyon var bence.
Dücane Yalan söylüyor. Kuran’a hiç iman etmedi, güvenmedi. Müktesebat dediği Hadislere ve sünnetlere, iman etti. Bu yüzden 1990’larda MESAJ adlı Kuran çevirim çıktığı vakit çıldırmış ve o yıllar Yeni Şafak gazetesindeki köşesinde çeviriyi eleştiren bir dizi yalan ve çarpıtma makalesi yazıvermişti. Kuran’a iman etmedi hiçbir vakit.
20
7
62
Zakir Naik demiş ki: "Tecavüze uğrayıp öldürülen bir kadın düzgün giyinmemişse bu olayda suçludur" Düzgün giyinmekten kastettiği de kadının yüzü hariç tüm bedenini kapatması! "bu, adamın tecavüze hakkı olduğu anlamına gelmez" diye de eklemiş elbet. Ama bu ekleme suçu kadına attığı gerçeğini değiştirmiyor. Üstelik bu densizliği güya Allah'ın dinini anlatırken yapıyor. Bununla İslam'ı tanımayan pek çok insanın önüne büyük bir set çektiğinin de farkında değil. ________ Detaylara gelince: Bu kesiti biraz önce gördüm. Evet Zakir Naik kim biliyordum ama adamı tanımıyorum, hakkında en ufak bir bilgim yok... Buna rağmen inanamadım, daha doğrusu inanmak istemedim. Ne zaman bu tiplere güvenmek istesem hayal kırıklığı yaşıyorum. Ama ben yine de hüsnü zan ile yaklaşmaya devam edeceğim, ta ki gerçeği kendi gözlerimle görene kadar. Bu nedenle kesiti paylaşan hesaba "bu konuşmanın doğruluğunu kontrol ettiniz mi" diye sordum. Henüz cevap gelmedi ama günümüzde bilgiyi doğrulamak zor değil. Youtube'da basit bir arama ile "MAN COMMIT MURDER & R@PE AND FORGIVEN BY ALLAH AFTER HE REPENTS. IS IT FAIR? - Dr. Zakir Naik" isimli 6,5 dakikalık orijinal videoya ulaştım. (EnlighteningEcho isimli kanalda) Naik bu konuşmasının ne kadar sapıkça olduğunun farkında değil, onun konuşmasını yayınlayan Youtube kanalı da bu SAPIKÇA konuşmayı utanmadan yayınlamış. Bununla Allah'ın dinine yardım ettiklerini zannediyorlar.
Milyonlarca takipçisi olan İslamcı vaiz Zakir Naik, İslami giyim kurallarına uymayan kızlara hakaret etmenin Allah tarafından caiz olduğunu, tecavüze uğrayıp öldürülen bir kızın da kendi suçunun sonucu olduğunu söylüyor. Bu artık iğrençliğin ve kötülüğün başka bir seviyesi.
29
8
1
118
Biz bir yeri helak etmek istediğimizde, onun refah içinde yaşayan şımarık elebaşlarına emrederiz de (veya onları yönetici yaparız da) onlar orada kötülük işlerler. Böylece o yer hakkında verilmiş söz gerçekleşir ve orayı yerle bir ederiz. (İsra 17:16) Çok ilginç bir ayet. Bir yönüyle hayatta karşılığı var, öte yandan Allah hayata hangi alanlarda ve hangi yöntemlerle müdahale ediyor sorusunu düşünmemizi sağlıyor. Tabi bu dediğim inananlar açısından geçerli. ______ (*) Bazı çevirilere eklenen "onlara (itaati) emrederiz de, onlar yine de kötülük yaparlar" ibarelerine itibar etmeyin. Ayetin orijinal metninde yok böyle bir şey.
"AK Parti ne haksızlığı yapıyor?" diyen Ak Partili ve tarafsız arkadaşlara minik kesitler yazdım. 1) İmamoğlu belediye başkanı seçilince, "çünkü çaldılar" diyerek seçimi iptal ettiler değil mi? Üstünden kaç yıl geçti, madem birileri çaldı neden hala o hırsızlar tespit edilip cezalandırılmadılar? Bu konuda bence AK Parti seçmeni 1. derece sorumlu. Çünkü: "Şayet hırsızlık varsa bunca yıl hırsızları neden bulmadınız. Hırsızlık yoksa neden çıkıp en azından özür dilemediniz" demiyorlar. Bu, gücü elinde tutanlarda "ne de olsa hesap soran yok, istediğimiz her şeyi yapabiliriz" hissi uyandırıyor. 2) Hulusi Akar'ın kızının diplomasının USÜLSÜZ olduğunu mahkeme tespit etti ama "üzerinden 7 yıl geçmiş, zaman aşımından dolayı bir şey yapılamaz" dedi. Hukukçular yanıtlasın ama karar muhtemelen doğru çünkü zamanaşımı usülü bir şey. Ama İmamoğlu'nun usülsüz olmadığı apaçık diploması üzerinden 35 yıl geçtikten sonra iptal edildi. Burada da bence Ak Parti seçmeni birince derecede sorumlu: Çünkü birine yapılan haksızlığa göz yumarsanız, o haksızlığa yayılması için güç vermiş olursunuz. 3) Yargılama sürecine gelince: Melih Gökçek dahil pek çok belediye başkanı bir günde görevden hangi gerekçeyle alındı düşünün. Bu kişiler neden göz altına alınmadılar, neden haklarında dava açılmadı? O çok kızdığımız 28 Şubat sürecince Erdoğan TUTUKSUZ yargılanmadı mı? Ama bugün muhalifler TUTUKLU yargılanıyorlar. Neden? Mesela üç gün önce (24.10.2025) İmamoğlu "ihaleye fesat karıştırma" ithamıyla 7 yılla yargılandığı davadan beraat etti. Sessiz-sedasız. Ya diğer suçlardan da beraat ederse? Adamı haksız yere hapiste tutmuş olmuyorlar mu bununla? 4) O kadar çok dava var ki, takip edemiyorum. Geçen hafta, "üzerinden 6 ay geçti, hala İmamoğlu'nun yolsuzlukla yargılandığı davada iddianame hazırlanmadı" diye haber çıkmıştı. Savcı yine ek süre istemiş iddianame için. Ak Partili veya tarafsız takipçilerim. Kendinizi İmamoğlu yerine koyun. Savcı diyor ki, "sen suçlusun ve sizi hapse atıyor. Siz de mahkemeye çıkıp kendinizi savunacaksın ama bunun için önce ithamı duymanız lazım. Savcı size 'senin suçun şu, suçu işlediğine dair deliller şu' diyecek ki, kendinizi savunasınız. Ama üstünden 6 ay geçmiş hala iddianame yok! Ne hissedersiniz? "Yahu madem iddianame yok, sal beni, tutuksuz yargılanayım" demez misiniz? 5) İmamoğlu'nun suçlandığı şeylerden biri de terör değil miydi? Yahu neredeyse Öcalan'ı serbest bırakıp Meclis'te konuşturacaklar. Bu ortamda İmamoğlu'na terörö demek doğru mu? 6) Muhtemelen terör ve yolsuzluktan bir şey çıkmayacağı için şimdi de "casusluk" gibi tel maşa bir suçlama ile İmamoğlu'nu bir daha tutukladılar. Şayet yolsuzluktan ceza almaz da serbest kalırsa yine de çıkamayacak. Neden? Çünkü bir de casusluktan ayrıca tutuklandı. _____ Not: Ben bu davaların detaylarına vakıf değilim, kısaca özet geçtim. Bu konuyu olayı takip eden CHP'li birine sorarsanız çok daha net ve çarpıcı bilgiler edinebilirsiniz. Ayrıca bu sadece İmamoğlu'na yapılan. Haksızlık sadece ona yapılsa, halkın "acaba bizim bilmediğimiz başka bir şey mi var" diye şüphe duyulması bile normal. Ama sadece İmamoğlu değil ki bu durumda olan. Vicdanlı bir Ak Partili, Bayrampaşa Belediye Seçim sürecini yürekten izah edebilir mi? Yanıtı biliyorsunuz. Bu bağlamda, beni takip eden ve olayların farkında olmayan özellikle Ak Partili arkadaşlara rica ediyorum. Lütfen konuya vakıf bir CHP'li bulun, olayları bir de karşı taraftan dinleyin. Farkında olmadan bir zulme destek veriyor olabilirsiniz.
Ben hala AK Parti'ye oy veren dindar kemik kitlenin bu kadar açık haksızlıklara sessiz kalmasını sindiremiyorum. Oysa kendileri de biliyor ki, şu yapılanların onda birini CHP yapmış olsa, bir nesil "CehApe Müslümanlara şöyle zulmetti" diye dillerinden düşürmezlerdi.
📍 Bayrampaşa Belediyesi Nasıl CHP’den AKP’ye Geçti? 1️⃣ CHP’li Belediye Başkanı Hasan Mutlu tutuklandı. 2️⃣ CHP’li meclis üyeleri Sadi Teker, Ali Karahasanoğlu, Murat Salman ve İbrahim Soytürk partilerinden istifa etti. ➡️ Bu gelişmelerin ardından CHP mecliste azınlığa düştü. 3️⃣ İlk başkanvekilliği seçiminde CHP ile AKP eşit oy aldı. Kura çekiminde kazanan CHP oldu. 4️⃣ İdare Mahkemesi, seçim için yürütmeyi durdurma kararı verdi. Valilik Seçimin yenilenmesine karar verdi. 5️⃣ İkinci seçimde bu kez 1 oy farkla AKP kazandı. 🗳️ 🔴 Sonuç: Bayrampaşa Belediyesi’nde yönetim CHP’den AKP’ye geçti.
Emrah Safa Gürkan'ın bu yayınını muhakkak izleyin. Falih Rıfkı Atay'ın kaleminin kuvvetli olduğunu zaten biliyordum ama bu kadar olduğunun farkında değildim. Fakat daha da önemlisi, tarihi bir belgeyi, orada yazanların doğru/yanlış olmasından bağımsız olarak nasıl değerlendirmemiz gerektiği hakkında çok güzel bir örnek. @jeandpardaillan ve Codex'te emeği geçenlere teşekkürler.
"Biz eğer Vardar'ı, Trablus'u, Girit'i ve Medine'yi bırakırsak Türk milleti yaşayamaz sanıyorduk. Çocuklarımızın Avrupası Marmara ve Meriç'te bitiyor." Yıkılan bir imparatorluk. Daralan bir hafsala. Codex 02: Zeytindağı piped.video/ktRx3n8X-5o
12
54
2
1,282