Sokakta hayvan olur mu?
Soruyu gören bir grup; “olmaz!” şeklinde çıkışacaktır. Onlara soralım; neden olmasın? “Sokakta hayvan olur mu?” Sorusunu bile anlamsız buluyoruz ama yine de soralım bakalım…
Bu arada, okumadan zırtıllayacak olanları uyarayım. Yorumlarınız; "diğer" kısmının altındaki; "saldırgan olabilecek yorumlar" hanesinde yer alacak. O sebeple kendinizi yormayabilirsiniz belki de.
Gelelim konumuza
Sokak hayvanları, şapkadan çıkmadı. Bunları uzaylılar getirip buraya bırakmadı zaar değil mi?
İnsanlar, sokakları inşa ettiği ve bu hayvanları kendisi ile yaşamaya mecbur ettiği için var bu canlılar. Sonuç olarak, onlar da sokaklar da bizim eserimiz. Dolayısıyla, kendi eserimizi sahiplenmek zorundayız.
Sahiplenme deyince, yanlış anlaşılmasın. Sokakta hayvan olmaz, çok seviyorsanız "evinizde besleyincilerin" söylemine benzedi ama öyle değil. Sokak hayvanı kavramını kabullenmek zorundayız demek istiyorum.
Sokak neresidir?
Sokak; İnsanoğlunun kendi kurduğu şehir denen hapishanelerin volta atılan alanları değil mi? Tertemiz midir buraları?
Bütün tehlikelerden uzak, insanlar için hijyenik alanlar olmalı değil mi?
Pekiyi sevgili insan dostum, şehirler ve sokakları bu dünyanın içinde değil mi?
Biz insanlar başka gezegenlerde mi yaşıyoruz?
Hayvanların şehirde olmayacağı, bunun doğru olmadığı bilimsel görüşü nereden çıktı?
Kirlilik ve sokak hayvanları
Sokak hayvanlarının kirliliğe yol açtığı ve hijyenik olmadığı iddiasına göz atalım.
Köpekler özelinde; derli toplu olmadıkları iddiası, kabul edilebilir bir iddia olabilir.
Özellikle bu hayvanların, yemek yedikleri kapları yıkamayıp sofrayı toplamadıkları bilinir.
Doğrudur. Biraz dağınıktır bu tüylüler. Ayrıca bir gün süpürge yaptıklarını da görmedim. Bununla birlikte banyo giderine tüyleri birikiyor.
Yani say say bitmez.
Bir gün de gel, arabayı sen yıka be kardeşim.
Yok!
Ancak köpeklerin bıraktığı tüm artıklar, tamamen organiktir ve kısa zamanda doğa tarafından ayrıştırılır. Buna dışkı da dahildir.
Bununla birlikte, bazı hastalıkların hayvanlar tarafından taşındığı da doğrudur. Bu noktada kamusal çözüm için zaten belediyelere gerekli bütçeler tahsis edilir.
Aşılama ve genel kontrol, belediye sorumluluğudur. Eğer bir hayvan kaynaklı hastalık söz konusu ise bu konuda müracaat mercii, belediyedir. Hayvan severlere saldırmak, kimseye bir şey kazandırmaz.
Saldırganlık yapan köpeklerle ilgili ise zaten kanun açık. Bu hayvanlar, kamu eliyle kontrol altına alınır ve sokakta tehlike oluşturmasına izin verilmez.
Geçenlerde bir yaz okudum.
"Hayvan severler, tehlikeli köpeklerin toplanmasına izin vermedi."
Gibi bir başlığı vardı. Şimdi bu tam olarak doğru olamaz.
Neden?
Öncelikle, saldırgan hayvan; kendi habitatı için de risktir. Diğer köpeklere zarar verebilir, bununla birlikte kediler ve diğer tüm canlılar tehlike altına girebilir. Hayvan sever bunu istemez.
Ayrıca "hev" demeye mecali olmayan hayvanın canavarlaştırılmaya çalışıldığı bir ortamda, hiç birimiz gerçekten tehlikeli hayvan üzerinden propaganda yapılmasını da istemeyiz.
Dolayısıyla, hiçbirimiz;
"Saldırgan hayvanları toplamayın"
demeyiz.
Uygulamada ise durum pek sanıldığı gibi değil.
Yakın zamanda, gözümün önünde; Çankaya belediyesi bir toplama yapmaya kalktı.
Köpek; uçan kuşa bile kuyruk sallayan, bölgenin bilinen köpeklerinden bir tanesi. Küpeli ve bakıma da ihtiyacı yok.
"Bunu neden alıyorsunuz?"
Dedim.
"Istırıyormuş"
Dedi.
"Yahu biz bu köpeğe kemik veriyoruz, onu bile ısırmayı en son akıl ediyor. Kimi 'Istırmış'?"
Dedim.
"Gagagalaguggauıgugaggaga"
dedi.
Benzer şekilde cevap verdiğimde, "galagagugala" ile bertaraf edemeyeceğini anladı, elindeki yakalama edevatını bırakıp, kamyonetine bindi ve gitti.
Hanım arkadaşların yoğun olduğu ortamlarda bunu yaptıklarında, durum böyle olmuyor işte.
O insanlar da, benim sorduklarımı soruyor ve cevap alamıyor. Ve maalesef o insanların "gagalagugalaca" bilmemelerinden dolayı, sadece çığlık ve feryatları duyuluyor.
Ha, gerekli ve usulüne uygun toplama yok mudur? Elbette vardır. Ama bakın, ne diyorum;
"Kimse usulüne uygun toplamaya zaten bir şey demiyor."
Biz kendimiz belediyeyi arayıp;
"Şurada küpesiz hayvan var, burada yaralı hayvan var, orada hasta hayvan var."
İhbarları yapıyoruz.
Kendimiz, çevresine zararlı hayvanların toplanması için başvuruyoruz.
Ya da örneğin; ben, saldırgan bir köpeği kendi himayeme aldım. Herkes böyle yapıyor.
Barınaklar; hasta veya yaşlı bakıma muhtaç hayvanlar ile saldırganların misafir edilmesi gereken yerlerdir. Sokaktaki tüm hayvanları orada bakmak mümkün değildir. Aklınız kesiyor mu, 2.8 Milyon hayvanı barınakta bakmayı?
Öldürmek mi istiyorsun? Havanı alırsın. 21.Yüzyılda yaşıyoruz. Öldürme falan yok. Onu geç en başta.
Avrupa'nın 70'lerden beri uyguladığı sisteme bayılıyorsun. Her fırsatta;
"Evrobada küpeg yoh!"
diyorsun. Tamam. Anlaştık. Buyur yapalım.
Avrupa'da özellikle son 20 yılda, uyutma ismi verilen işlemi yapan iki ülke var. Birisi İngiltere, diğeri Fransa.
Özellikle Fransa'da sorun inanılmaz büyük. Neredeyse bizim kadar köpek var taşraya atılmış, sağda solda dolaşan. Şehirde yok mu?
Fransa'da dünyanın en büyük sokak hayvanı koruma örgütlenmesi var. Ama istisnasız en büyük. Mevcut yasaları nedeniyle hayvanlar öldürülmesin diye, binlerce kişi canla başla çalışıp sokaktan hayvan topluyor.
Devlet yeni yeni, Hollanda'nın başını çektiği TNR (Aşıla-Kısırlaştır-Yerine bırak) sistemine ısınıyor ki, şu anda Avrupa'nın neredeyse tamamında bu sistem uygulanıyor.
Yakın zamanda İngiltere de bu sistemi kullanacağını açıkladı. Sırayla tüm Avrupa ülkeleri de sisteme katılıyor.
Ve ne var biliyor musun?
Sayı ciddi şekilde azalıyor.
Bazı ülkelerde;
"Sokakta hiç köpek yok"
diyebilmenin nedeni de bu.
Biz 2003 yılında, pek çok ülkeden önce; bu yasayı kabul ettik. Medeniyet adına sevindirici bir adımdı. Aslında yerel yönetimler gereğini, gerektiği gibi yapmış olsaydı, bizler bu konuyu konuşuyor olmazdık.
Yaptı mı, yapmadı mı? Sen karar ver...
Kirlilik konusuna geri dönecek olursak, bu sokak köpekleri özelinde bir sorun değil. Kirliliğin sebepleri çok çeşitli ve hep birlikte karşı durmamızı gerektiriyor.
Elbette köpekler kaldırımlara kaka yapsın demiyoruz. Sahipli hayvanların dışkıları, zaten sahipleri tarafından genellikle toplanır. Toplamayanları da öncelikle hayvanseverler uyarır.
Bunu yaygaraya dönüştürmek yerine, sağlıklı iletişim ile çözmek mümkündür. Sokak hayvanları için ise yapabileceğimiz çok fazla şey yok. Bunların atıklarını el birliği ile toplamak, elimizden gelenin en iyisi.
Ha, bunu da biz yaparız. “Köpek istemezük” diyenlerin bunu yapmasını istemiyoruz.
Kediler için ise hiçbir kirlilikten söz edilemez. Tuvalet alışkanlıkları dahil, çevreye hiçbir etkileri yoktur bu maymun suratlıların.
Ya kuşlar için ne yapacağız?
Beni konuşturmayın, kuşlar çevreden uzaklaşsın diye yapmadığını bırakmıyor bazıları…
Sonuç olarak, sokakta hayvan elbette olur. Dünya hepimizin evidir ve sokak bunun bir parçasıdır. İnsan, nerede hangi canlının var olacağına karar verme büyüklüğünü biran önce terk etmeli, doğa ve çevre ile barışmalıdır.